Kategoriler
başıbozuk jurnal Makale ve Çeviriler

Lysander Spooner’ın Toplumsal Sözleşme Eleştirisi 2

STEVE J. SHONE

Herkes iktidar lehine oy kullanmış olsa dahi Spooner’in hala rızanın mümkünatını dikkate alan ciddi eleştirileri vardır. Birincisi, bir kişi iktidarla aynı fikirde olsa dahi itaatin sürekli bir taahhüt olmadığını iddia eder Spooner. İkincisi, gelecek kuşaklar atalarının onayladığı şeylere asla bağlı değildirler. ABD Anayasası insanların yaşadıkları zamanlarla yükümlü olduklarını söyler. Üçüncüsü oy kullanmış olman iktidarı onayladığın anlamına gelmez. Sonuç olarak, eğer herkese belge imzalatılmamışsa yönetilen ve yöneten arasındaki liberal bir fikir olan toplumsal sözleşme geçerli değildir.

Spooner doğal hakların uygulaması hakkında konuştuğunda ki devamlı bunu yapar, onun bu ifade tarzı diğer teorilerdeki doğanın durumunun işlevini karşılar gibi görünür. Bundan dolayıdır ki Spooner için rızanın temeli hiç de toplumsal sözleşmede değil doğal adalette yatar. O “özgürlük, yaşam ve mülkiyetin doğal hakları”ndan (Spooner 1882, 7), “tüm insanların haklarının değişmez bir şekilde belirlenmiş olduğundan” (Spooner 1886, 22), “genel olarak her insan tekine Tanrı ya da doğa tarafından bahşedildiği farzedilen özgürlük için doğal, doğuştan, devredilemez bireysel haktan” (1886, 30) ve “Tanrı’nın ya da Doğa’nın armağanı olan doğal hakların bir birey olarak onun kullanması, onun mutluluğu için” olduğundan (1886, 30) bahseder. Dahası “bu bireysel özgürlüğe dair haklar devredilemez. Hiç kimse onu satamaz ya da bir başkasına devredemez ya da onun üzerinde herhangi bir keyfi mülkiyet hakkı sağlamak için bir başkasına veremez” (1886,  32). Fakat “iktidar insanın kendi yaşamı için doğal hakkı dahi tanımıyor” (1886, 3 1) ve “iktidar herhangi doğal mülkiyet hakkı gibi bir şeyi bireylerin bir kısmı için dahi tanımıyor (1886, 32). Pratikte ABD de dahil tüm iktidarlar meşruiyetten yoksundur ve tüm iktidarlar doğal hukuğu ihlal eder.

Pesimist sonuç iktidarların insanların doğal haklarını ayaklar altına alarak ulusların egemenliği fikrinden dolayı Spooner’in iktidarların egemenliğini reddetmesine neden olur. Amerikan Devrimi sırasında Avrupalı iktidarlar kendi yönetimlerini meşrulaştırmak için anayasal yetkilere değil Kralların İlahi Haklarına güvenmekteydiler. O ABD Anayasası’nın hukuki yorumunun ahlaka uymayacak şekilde akla yatkın hale getirdiklerini ve onu ABD’nin cumhuriyetçi iktidarlarında uyguladıklarını iddia eder ve bundan dolayı şimdi sözde-Anayasal iktidar İlahi Haklara dayanmaktadır. Yüksek Mahkeme Yargıçları ne Bağımsızlık Bildirgesi ile karşılaşmaktadır ne de Amerikalıların özgür insanlar olduğu gibi onun sonuçlarının sezgisine. Spooner bunun için dövünmektedir. (Spooner 1886, 81, 84).

Spooner’a göre doğal bir egemenlik hakkı vardır ki kendi mülkiyetini denetleyen ve kendi hayatını idare eden bireylerin özgürlüğüne karşıtlığa gönderme yapar.  Özne sadece başkalarının doğal egemenliklerine saygı duyma ile sınırlandırılmıştır. Köleliğin kaldırması için mücadele eden önde gelen biri olarak bu ve başka açılarda köleliği reddeder. Ama iktidarlar (Spooner zamanında bazıları köleliğe izin vermekteydi) genellikle – toprak alma ve orada çalışma ve bundan hareketle orada yaşama gibi – vatandaşların geçinme ve yaşama fırsatlarını yadsımaktaydılar. ABD iktidarları kendi bölüşülmemiş topraklarında hak iddia etmekte ve onu kendisi için kullanma teşebbüsünde bulunanları kovuşturmaktaydı. Biz neticede bizim doğal haklarımızı sadece reddeden değil mülklerimizi gasp eden bir yönetim şeklinde yaşıyoruz (Shively 197 la, 8; Spooner 1882, 4-5; Spooner 1886, 33, 86).

Gerçekten de Spooner’in pek çok marijinal bireyin zor durumunu öngörmüş gibi görünüyor ki şartlar bugün ondokuzuncu yüzyılda onun yazdıklarından daha yaygındır. ABD’de bugün yüzbinlerce insan önceki cezaları, uygunsuz davranışlar veya sevilmeyen kişisel alışkanlıklardan dolayı konut hakkından ve refahtan uzak yaşamakta ve bu insanlar yaşamak için doğal haklarını kullanamamakta, şehrin sokaklarında polis tarafından taciz edilmektedirler. Serserilik yasaları ve oturma, dilenme, uyuma, işeme ve halka açık kampa karşı yönetmeliklerin hepsi onların kamu alanında varoluşlarını savunulamaz hale getirmektedir fakat özel bir mekanda kaçmalarının hiçbir yolları yoktur. Yasalara uygun olarak bir çeşit cehennemde yaşayabilirler. Bunların hepsi böyle bir kişiy için suç işlemenin, bir yükümlülüğün ihlal edilmesinin yolunu açar. Spooner doğal adaletin sınırlarında onlara adaletli davranan herkesin komşusuna borçlu olduğunu tartışır:

İnsan yaşamını desteklemek için vaz geçilmez olan doğal refah üstünde keyfi mülkiyet hakkı olduğunu iddia etmek, refahı yaşamları ona bağlı olanlara vermeme hakkı olduğunu iddia etmektir. Bu bakış açısı gezegende yaşayan insanlığın doğal haklarını inkar etmektir. Bu iktidarlar gezegenin sahibi olduğunu iddia eder ve iktidardan izin alanlar hariç insanların onun üstünde yaşamaya hakkı olmadığını iddia etmektir.

Lock, Marx ve Kropotkin gibi Spooner kapitalizmin gelişmesinin anti-sosyal neticelerini açıklar.  Şimdi iktidarın koruması ve kullanımının dışında yaşayan bir insan sınıfımız var. Onlar kimsesizler, yaşadıkları hayatları sözde demokratik iktidarlar tarafından sınırlandırılmış, üretici vatandaşlar olarak işe yarayamamaları teminat altına alınmışlardır. Liberaller modern iktidarların herkes için güvenlik sağladığını, toplumun en dezavantajlı kesimlerine yardımcı olduklarını ümit etmekteydiler. Bunun boş bir vaad olduğu görülüyor. Hakikaten, modern endüstriyel toplumda pek çok insan şimdiye kadar memnun oldukları önemli güvencelerini kaybetmişlerdir. Bu korumadır ki Spooner’a göre doğal hukuk olarak adlandırılmaktadır. Yaşama hakkının gelişmekte olan uluslarda daha iyi korunduğu iddia edilse de ABD ve modern iktidarlar küreselleşme normları lehine onu terk etmeyi ısrarla ileri sürmektedirler.

Spooner’a göre bu iktidarlar “başka insanların haklarını çiğneyerek, onların emeklerinin meyvelerini çalarak para, güç ve ün elde edebilme istisna tutulursa çok az bilen, hırslı, açgözlü, ilkesiz, bencil ve sırf komplocu cahil kişilerden oluşur ve bunlar çok az bilmeye de dikkat ederler” (Spooner 1886, 24). İktidarlarının sınırını bilmezler. Mesela Massachusetts Eyalet Senatosu’nun bir yayınında sunulan bir iddiasında Spooner Massachusetts Yasama Meclisi’nin ortak Komitesinden önce tanıklık etmeyi reddeden arkadaşı Thomas Drew’ı savunmaya yeltenir (Shively 1971d, 4). Spooner bu bültende genelde kanun koyucunun sorgusunu eleştirir, onları doğal adaleti çiğniyor olarak görür. “komşusunun ve vatandaşlarının hakkında bildikleri her şeyi” söylemeleri için yasakoyucunun bireylere celp çıkarmasına dair yetkiyi nereden aldıklarını sorar (Spooner 1869, 18)? Pratikte herhangi bir rıza yok iken Bu tarz hikaye anlatımları zorlayan bir iktidar sadece ‘baştan sona çirkin ve nefret uyandırıcı’ olabilir (18).

Özgürlük devredilemez der Spooner A Letter to Grover Cleveland’ın okurlarına ve insanlar asla memnuniyetle haklarını gönüllü olarak bırakamazlar diye devam eder. Bundan dolayı toplumsal sözleşme gibi bir şey olamaz çünkü özgürlük kişiseldir ve devredilemez ve ne olursa olsun hiç bir koşulda asla vazgeçilemez.

Bu nedenle özgürlüğün bir şekilde iktidara ihale edildiğine dair başkalarının iddiası yalandan başka bir şey değildir (Spooner 1886, 27). Spooner’a göre doğal hukuku çiğnediğinden dolayı bir toplumsal sözleşme imkansızdır:

Kanun yapan iktidarların – ister monarşi, aristokrasi, cumhuriyet, demokrasi ya da her isimle olursa olsun – hepsi benzer şekilde insanların doğal ve hakiki özgürlüklerini ihlal ederler (Spooner 1 886, 28).

Gerçektende böyle bir sözleşme kaçınılmaz olarak sahtekarcadır.

İktidarın savunucularının yaptığı gibi bir kişi tümünü korumak için bazı doğal haklarını iktidara bırakmalıdır demek – onun bırakmış olduğu hakları konusunda iktidarın baştan sona neyi bırakıp ve neyi koruyacağının tek ve yegane savunucusu olduğu – onun iktidarın seçtiği tüm haklarını iktidara bırakması demektir. Ve ikidarın her zaman korumaya uygun bulacağı ve elinde tutmasına müsaade edeceği şeyler hariç hiçbir şeyin kalmaması ve koruyacak birşeyin kalmaması demektir. Bu onun zamanı geldiğinde iktidara karşı kendisinin olduğunu iddia edeceği elinde kalan hiçbir hakkının kalmaması demektir. Bu herşeyi vermek ve hiçbir şeyi korumamak demektir. (Spooner 1886, 13)

STEVE J. SHONE, Department of Political Science University of Northern Iowa

Çev: Alişan Şahin

Not: Bu seri makalenin bütünü Anarchist Studies’in 15 Vol. 2 sayısında yayınlanmıştır.